Halk türkülerinin renkleri vardır. Kimisi koyu mor üzerine turuncu benekli, kimisi yonca yeşili üzerine sarı kirazlar serpilmiş, kimisi küpeli vişneler küpeli, kimisi portakal, kimisi çavdar, kimisi kan kokar.
Mor sinekler konmuş ela gözüne
İşte size rengi, uğultusu, kokusu ve devrilen muhteşem bir ağaç gövdesi gibi serilişi, uzanışı ile bir ölü. Bir insan ölüsü.
İşte bir şiir ki bir vuruşta beş hissimizi birden şaha kaldırıyor.
Mor sinekler konmuş ela gözüne Kulaklarımızda sineklerin uğultusu, gözümüzde mor ile ela rengin çarpışması. Ve bu seslerle renklerin yan yana gelişinden derhal derimize çarpan kızgın temmuz güneşi, dilimizde ve burnumuzda bu güneşin tadı.
Ve yüreğimizde birdenbire gemi azıya alan merhamet!...
Hani masallarda Keloğlan, devlerin mağaralarına girer, dev karanlıkta homurdanır:
— Burnuma insan kokusu geliyor!
Halk türkülerini dinlerken, okurken ben de bağırmak istiyorum.
— Burnuma insan kokusu geliyor!